Bir önceki yazımda Anayasa Mahkemesi’nin kadınların evlenmeden önceki soyadlarını tek başına kullanmalarını sağlayacak iptal hükmünden söz etmiş, İl Nüfus Müdürlüğü’ne bizzat başvuru yaptığımı da belirtmiştim. Süreç oldukça belirsiz şekilde ilerlediği için gelişmeleri görmeden bu üçüncü yazıyı yazmak istememiştim. 9. Yargı Paketi kanun teklifi taslağının gündeme gelmesi ile birlikte önümüzü daha net görmeye başladık.
Önceki yazımda, soyadım ile ilgili başvuru yaparken Nüfus Müdürlüğü’nün Anayasa Mahkemesi iptal hükmü ile ilgili bilgilendirilmediğine şahit olduğumu, bu sessizliğin bende Anayasa Mahkemesi kararına uyulmayacağı endişesi uyandırdığını belirtmiştim. 9.Yargı Paketi taslağının gündeme düşmesi ile bu endişelerimde ne kadar haklı olduğum da ortaya çıktı. Bu arada İl Nüfus Müdürlüğü’nden de başvurum hakkında herhangi bir cevap alamadım. Adeta başvurum yok sayıldı. Sadece benim başvurum değil, yeni akdedilen nikahlarda da Anayasa Mahkemesi iptal hükmü yok sayıldı. Avukat olarak tarafıma danışılan bazı vakalarda, iptal hükmünden sonra evlenen kadınların, evlendirme memuruna Anayasa Mahkemesi iptal hükmünü hatırlatmalarına rağmen, rızaları hilafına eşlerinin soyadlarını almak zorunda bırakıldıkları yakınmalarına şahit oldum. İptal hükmünün yürürlüğe girdiği 28 Ocak tarihinden bu yana, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma zorunluluğu ve hukukun üstünlüğü ilkesi kamu kurumları eliyle yüzlerce kez ihlal edildi. İptal hükmünden sonra yasal bir düzenleme yapılmamış bile olsa, İçişleri Bakanlığı tarafından nüfus müdürlüklerine gönderilecek genelge ile kurumların iptal hükmüne uyması sağlanabilirdi. Fakat bu kocaman sorun görmezden gelindi, yokmuş gibi davranıldı, yerel seçimler sonrasına saklandı. Bugün ise kadınların yıllarca mücadelesini verdiği “soyadı hakkı”, bu mücadeleyi veren kadın örgütleri ve hukukçular hiçe sayılarak, torba bir yasanın içerisinde kadınlar aleyhine Meclis’ten geçirilmeye çalışılmaktadır.
Peki ne diyor taslak metinde? 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 187.maddesi neredeyse aynı şekilde yer alıyor. “Ancak” kelimesinin yerine “şu kadar ki” kelimesini koymak gibi hiçbir fark yaratmayan dokunuşlar ile yeni bir hüküm getirilmiş gibi yapılsa da taslak madde iptal edilen hükmün aynısı:
“Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır. Şu kadar ki; kadın evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Kadının soyadı, kendi soyadı ile önceki kocasının soyadından oluşuyorsa kadın bu soyadlarından sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabilir.”
Görüleceği üzere bu hükmün iptal edilen hükümden hiçbir farkı yoktur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararının yok sayılacağı yönündeki endişelerimizde haklı olduğumuz da ortadadır.
Taslaktaki gerekçede aile kavramı bir kez daha kadınların temel haklarının önüne bariyer gibi konulmuş, aile bütünlüğüne zarar verebileceği bahanesi ile Anayasa’nın “kadın erkek eşitliği” ilkesi ayaklar altına alınmıştır. “Aile reisliği” kavramı eski Medeni Kanun zamanında geçerli bir kavram iken “birliğin reisi kocadır” hükmünü tekrar hortlatacak ve kadınların kazanımlarını bir asır geriye götürecek bir gerekçeye dayanan taslak, hukuken kabul edilebilir değildir.
Hem Anayasa’yı hem Anayasa Mahkemesi kararını çiğneyen, aynı zamanda bağlı olduğumuz uluslararası sözleşmeleri yok sayan bir düzenlemeyi yasama organından geçirmek, hukuk devleti olmaktan fersah fersah uzakta olduğumuzu kabul etmek demektir. Bu nedenle geriye gitmeyi, hukuk devletinden hızla uzaklaşmayı kabul etmeyen herkesin bu düzenlemeye ses vermesi, “hayır” demesi gerekmektedir.
Av. Sema Yurtbilir Yavuz
Haber Kaynak: Lale Haber